Posttransplant lymphoma in renal and heart allograft recipients: a single center experience

Turk J Haematol. 2005 Dec 5;22(4):197-203.

Abstract

Posttransplant lymphoproliferative disorder (PTLD) is a serious complication of organ transplantation, with a reported incidence between 0.8% to 32%. Herein we retrospectively analyzed the patients who diagnosed as PTLD in Akdeniz University. Within the 782 (773 renal and 9 heart) transplant recipients six patients were diagnosed as PTLD (diffuse large B-cell lymphoma). Five of them had renal, one had cardiac transplantation. Three patients were diagnosed within the first year of transplantation. Five patients had abdominal disease one had central nervous system involvement. All patients had positive Epstein-Barr virus (EBV) and cytomegalovirus (CMV) IgG at the time of diagnose. EBV-DNA with polymerase chain reaction (PCR) was found to be negative in five patients. Only one patient was survived after the diagnosis of PTLD. In conclusion, even with treatment the mortality rate is high in patients with PTLD. In order to decrease the incidence of PTLD and related mortality, the risk factors should be evaluated with multicenter studies.

Transplantasyon sonrası gelişen lenfoproliferatif hastalık (PTLH) organ nakillerinin önemli bir komplikasyonu olup, %0.8 ile %32 oranında görülmektedir. Burada Akdeniz Üniversitesi`nde tespit edilen PTLH olgularını retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. Transplantasyon yapılmış olan 782 (773 böbrek, 9 kalp) hastanın altısında difüz büyük B-hücreli lenfoma gözlenmiştir. Olguların beşi böbrek, biri kalp nakli yapılmış hastalar olup, üç hastada ilk bir yıl içinde lenfoma geliştiği tespit edilmiştir. Olguların beşinde hastalık batından, birinde santral sinir sisteminden kaynaklanmıştır. Tüm hastalarda lenfoma tanısı aldıkları sırada Epstein-Barr virüs (EBV) ve sitomegalovirüs (CMV) ıgG pozitif, beş olguda polimeraz zincir reaksiyonu ile EBV-DNA negatif bulunmuştur. Tanıdan sonra yapılan tedaviler ile yalnızca bir olgu hayatta kalabilmiştir. Sonuç olarak, tedaviye rağmen mortalitesi yüksek olan PTLH sıklığını ve buna bağlı ölüm oranlarını azaltabilmek için risk faktörlerinin çok merkezli çalışmalarla tespit edilmesi gerekmektedir.